bugün
yenile
    1. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      herta müller'in kendi hayatından çok şey bulacağımız bir kahraman "irene". 'keşke bugün kendimle karşılaşmasaydım'da biraz geriye gidiyoruz. bir kadın anlatıcının sesinden; sığın(a)madan önce sorgularla, tacizle, baskıyla, can sıkıntısıyla dolu günlere gidiyoruz. o hiç sevmediği ülkeyi bir türlü terk edemeyen kadının sesini duyuyoruz. herta müller, perşembe saat sabah 10'da rutin gerçekleşen “sorgulanma"sına doğru giden bir kadının tek bir tramvay yolculuğunda hatırladıklarını anlatıyor. ama ne anlatmak. önce tramvaya binme sebebini (sıklaşan sorgular) ve tramvay durağına giderken gördüklerini bir çırpıda anlatıveriyor anlatıcı. hepsi art arda gerçekleşen çağrışımlar vesilesiyle oluyor. bu bize bir işaret aslında, roman boyunca nasıl ilerleyeceğimizin şifresi ilk paragrafta yer alıyor. tramvaya binmeden serbest çağrışımlarla ama dairesel bir anlatımla geçmişe gidiyoruz. belirli bir zamansal düzeni yok. dün de olabiliyor bu, yıllar öncesi de. biniyoruz travmvaya. çağrışımların etkisiyle bir hikaye bitmeden diğerine başlıyoruz. iç içe geçmiş düşünceler, anımsamalar, dikkat etmeler, yeniden değerlendirmeler ve o bitmeyen tramvay yolculuğu! sonra yeniden eski günler, yapış yapış aile gelenekleri, erkek ve kadınların yalan ilişkileri, fabrikanın soğukluğu ve yeniden vagonun içi! korkutucu bir soğuklukta, demir gibi bir dille konuşuyor yine anlatıcı. arada alaycı gülüşler içinde. yine kırık bir dil, okuru tereddüte düşüren bir anlatımla her şeyi işaret ediyor. bir noktadan sonra herkesi "düşman” ilan eden ve kendi vatandaşlarından bile şüphe duyan dikta rejimlerinden bir kesit sunuyor aslında herta müller. hem kurmacası, anlatımı müthiş bir roman yazıyor hem bütün yalınlığıyla romanya'daki günleri, baskıcı sistemleri, kadınların yaşadıklarını ve insanların insanlıktan nasıl uzaklaştıklarını dile getiriyor. bir fasit daireye dönen hayatı soyut bir dille ama “ancak böyle anlatılabilirdi” denecek şekilde bütün sertliğiyle anlatıyor.